Burcu Erden’in Art On İstanbul’daki ilk kişisel sergisi Kütleyi Çağırmak, 26 Nisan’da açılıyor. Erden, geçtiğimiz yıl Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşen Yarının Külleri sergisinde ve Art On İstanbul’daki grup sergilerinde sunduğu çalışmalardan ayrılan, dinamik bir seriyle karşımıza çıkıyor. Genç sanatçının leke ve soyutlamaya ilişkin araştırmalarıyla figür anlayışını dönüştürdüğü yeni işleri, 31 Mayıs tarihine kadar görülebilir.
Galerinin üç katına yayılan heykel ve rölyef yerleştirmelerinden oluşan sergideki eserler, anıtsallığa mesafeli bir yaklaşım sergiliyor. Kütleyi Çağırmak serisindeki çalışmalar, sanatçının daha önce Contemporary İstanbul fuarlarında sergilenen ve büyük ilgi gören küçük boyutlu ahşap insan figürü heykellerinden daha yabani ve gergin bir enerji barındırıyor.
Bu serideki figürler, izleyicinin yorumlamak için kullanabileceği işaretlerden olabildiğince arındırılmıştır. Figürün kimliğine dair işaretlerin yer almadığı, yalnızca torsoya indirgenmiş ve kafası olmadığı için portresi bulunmayan heykeller, soyut bir leke ve kütleye odaklanıyor. Burcu Erden, tüm bu eksiltmelerle çalışmalarını biçimlendirirken kullandığı yontu tekniğini de kavramsal bir çerçeveye oturtmuş oluyor. Figürün soyutlanmasında tanımlı referansların elenip heykel disiplininin temel elemanlarının öne çıkarılması, Erden’in heykellerinin belirli bir zaman ve mekân içinde konumlanmamasını sağlıyor.
Sanatçının hızlıca geliştirdiği heykel grameri içinde figür, dışbükey ve içbükey yüzeyler arasında gidip gelen bir dinamikle kurgulanıyor. Dışbükey yüzeyin gerilimi öncelikli olarak algılanırken, figür sanki bir hamle yapmak üzereymiş gibi görülüyor. İçbükey yüzeyler ise kuvvetli gölge oluşturarak kütleyi vurguluyor ve boşluğu içeri davet ediyor.
Keskin köşeli masif sütuna adeta eriyen figürler, temeliyle birlikte kütleselliği destekliyor. Figürün hareketindeki dinamizm ve biçimlendirme dilindeki temel kararlar, izleyiciye heykelle kuracağı diyalog için ipuçları sunuyor. Çömelen figürlerde kafanın yokluğuna rağmen gövdenin düşünceli hali dikkat çekici bir gerilim yaratıyor. Kütleyle bütünleşen beden, hareket dinamiği ile kütlenin statikliği arasında derin bir tezat kuruyor.
Heykellerde kopmuş kafanın bulunması gereken yer, izleyicinin göz hizasına denk geliyor. Bu durum, heykellerdeki bakış düzleminin, yüzün eksilmesiyle birlikte ortadan kaybolmuş gibi algılanmasını sağlıyor. Yüzün kaybı, aynı zamanda önden görünüşün de kaybolmasına neden oluyor. Bu sergide izleyici, diğer heykelleri izlerken ön ve arka cephe ayrımını rahatlıkla yapamıyor. Erden’in heykelleri, belli bir mekân ve zaman içinde sabitlenmediği gibi izleyiciye de heykeli izlemek için tek ve güvenli bir nokta işaret etmiyor.