Art On İstanbul 10 Aralık – 4 Ocak tarihleri arasında Viyanalı sanatçı Klaus Mosettig’in işlerine ev sahipliği yapıyor. MUMOK’un koleksiyonuna genç yaşta katılan Klaus Mosettig, geçtiğimiz ay gerçekleşen Saatchi Gallery’deki sergisinin akabinde ülkemizde ilk kez solo sergisi ile izleyicinin karşısına çıkıyor.
Klaus Mosettig’in eserleri yansımış imajlardan çizim yapmanın etrafında dönüyor. Sanatçı için slayt ve yansıma durağan yaşamın belirgin çağdaş formunu oluşturuyor. Mosettig’in önceden var olan görüntülerle çalışmaya olan ilgisi, hazır bulunan cisimlerin bünyesinde olan şekillerin faydasında yaşıyor. Sanatçının kişisel ilgisi, teknik ve görsel tekrarın yaradılışında olan çıkarımlar, uyarlama süreci, görüntü tasviri ve üretiminin uyandırabileceği bağlamsal anlamına değil, sadece hem nesnel hem de öznel olan görsel bilgilerin düzenlenmesinin sıkı ve soyut yaklaşımının kalitesi üzerine yoğunlaşıyor.
Farklı ton ve uzunluktaki verev gölge izlerinin aynı yöne düzenli olarak uygulanmasıyla Mosettig yansımış imajları yeniden uyarlıyor ve inşa ediyor. Görsel sürekliliğin yarattığı katmanlaşma düzlüğe sebep olurken, renk de siyahlar, beyazlar ve grilerden oluşan bir spektruma dönüşüyor. Sergide Klaus Mosettig’in üç serisinden iş yer alıyor; “Projection Portrait”, “Albers Painting” ve “Pollock Painting”.
Pollock’un resme karşı ateşli ekspresyonist yaklaşımı ile Mosettig’in sanatın icrasında yavaş ve titiz yaklaşımları arasındaki bu tezat, slayt görsellerinin değişken kaliteleri ve projektör tarafından yansılan görsel bilgilerinin sürekli bir şekilde edinimi ve kaybı ile birleştiğinde çizilmiş suretleri ortaya çıkarıyor ve Mosettig’in eserlerinin Pollock’un eserlerine kıyasla dikkat çekici şekilde farklı malzeme kalitesi ve azaltılmış detay kullanımı ile bu eserlerin sadece birer tasvir gibi görünmesine neden oluyor.
Pollock’un doğal damlaları ve sıçramaları Mosettig’in ellerinde verev gölgeleme ile düzlemsel bir devamlılık yakalıyor ve tamamen farklı görsel ve fiziksel bir mikro yapıya erişiyor. Üreticiden çok dönüştürücü olan bu yaklaşımın sonucunda ortaya çıkan çizimler ikonik ve muhteşemdir. Nihayetinde kişiyi yavaş, dalgın ve sürekli değişken bir görsel deneyime sürüklüyor.
Joseph Albers renklerin, şekillerin, çizgilerin, zeminlerin ve görsel algının öznelliğini sanatında deneyimlemiş bir sanatçı; en önemli serilerinden biri olan “Homage to the Square” adlı eserindeki her resim farklı renkte üç veya dört karenin birbiri içerisine oturtulmasıyla oluşuyor. Kara kalem çizimlerinde Mosettig, son derece düzenli ve emek harcayan şekilde Albers’ın resimlerinin üzerinden geçiyor. Albers’ın temel özelliklerinin renk ve rengin öznel algısı, resmin yoğunluğu ve rengin karakteri olduğu gerçeğini düşündüğümüzde Mosettig, Albers’ın renk kullanımını sakınarak, Albers’i Albers yapan özelliği resimden sıyırmakta ve değerini radikal bir şekilde tersine çeviriyor. Resimde ne renk, ne resmin akışı ne de tuvalin üzerindeki renklenmiş alan var; sadece Mosettig’in öznel olarak konumlandırdığı gri gölgelemeleri görebiliyoruz.
Solo sergisi ile Klaus Mosettig 10 Aralık – 4 Ocak tarihleri arasında Art ON İstanbul’da görülebilir.